Cuma, Ocak 27, 2006

Birand'ın saçmaları -1



Zamanımın bol olduğu zamanlar hemen hemen bellidir. Ayın belli bölümlerinde rahatsız olan kızların aksine, benim de ayın belli bölümlerinde rahat, çok rahaattt, vışşş olduğum günler var. Genelde her ayın 25'inden sonra oluyor bunlar. Merak etmeyin, metabolik birşey değil. Dergiyi matbaaya gönderdiğimiz zaman bana da en az 1 hafta kadar tatil fırsatı çıkmış oluyor.

Konuyu uzatmadan başlıkla ilgili olan noktaya geleyim. İşte zamanımın bol olduğu dönemlerden birinde, yani bu akşam... Yine Kanal D'yi açtım. Mehmet Ali Birand karşımda. Haberleri izleyeyim dedim. Adamın ana haber bültenini bir açışı var ki, içimden "Bu akşam da bana bol malzeme çıkacak" diye düşündüm.

İşte Birand'ın ağzından çıkan ve yazılanlarla bire bir aynı olan kelimeler;
  • Kara kar kabusu (Okurken; "Kaaara kaaar kaabusu" demiştir Birand Efendi. Güya "a" harfini uzatacak ama hangisini. Ama adama hak vermek lazım, denedim bende de zor oldu. Ama bana haber bülteni sun diye milyon dolarlar vermiyorlar. İsterseniz siz de deneyin.)
  • Ne kadar donacağız? Donacak mıyız? Az mı donacağız yoksa çok mu donacağız? (İran ve Rusya'nın doğalgazımızı kesmeleri nedeni ile yayınlayacağı haberin girişinde, Birand'ın ağzından çıkan doğal kelimeler.)
  • Geliştik. Hem de çok geliştik. Doğalgaz, yemekler, sobalar, kaloriferler... (Türkiye'nin bu kaynak ile medeniyet atladığını ifade etmeye çalışıyor. Yemekler nerden çıktı onu anlamadım.)
  • Futboldan konuşalım biraz da. Ne yazık ki Osman Tanburacı yanımda... (Milli takımın kura çekilişini değerlendirecekler. Habere giriş bu şekilde yapılıyor. Osman Tanburacı da hala oturuyor. Otur Osman otur. Ne yazık ki seni izliyoruz.)
  • İster börek deyin, ister poğoça isterseniz de löpçük deyin. İyi gruba düştük. (Mehmet Ali Birand'ın verdiği söz ile Osman Tanburacı'nın ağzından çıkan cinaslı cinaslı laflardan biri.)
  • Hocam, çıtır maçları dışarıda oynayınca ne yapacağız? (Osman Tanburacı, telefonda Fatih Terim'e söylüyor. Fatih Terim de "Biz iyiysek, iyi gruba düşmüşüzdür. Kötüysek, kötü takıma düşmüşüzdür" dedi. Bundan yarım saat sonra TV8'i izledim orda da aynı lafı söyledi. Daha sonra da TGRT'yi açtım aynısını orda da söyledi ama bu sefer kamera karşısında. Biraz değişiklik olsa ne olurdu Fatih Hocam?)
Neyse, bu kadar zehir yeter...

Türk Rambo


Kurtlar Vadisi Kuzey Irak filminin basın mensuplarına özel davetine katıldım. Diziyi son 20 bölümdür ilgi ile takip ettiğimden dolayı filme de ilgim herkes gibi yoğun oldu. Zaten başka hiçbir güç, sabah 11'de gösterilecek bir film için Kadıköy'den Etiler'e gitmeme sebep olamaz.

Filmin içeriğinden çok fazla bahsedip de heyecanınızı öldürmek istemem. Prodüksiyon olarak gerçekten başarılı buldum. Sonuçta dizi ile yakından ilgili. Karakterler, senaryo, vb. olduğu gibi karşımızda. Ancak dizideki teknolojiden ve görsellikten uzak olan sahneleri burada pek göremiyorsunuz. Onun yerine gerçek ağır silahlar, patlama sahneleri ile sık sık karşılaşacaksınız.

Filmi izlerken çoğu yerde gururumu okşayan sahneler de gördüm ama Memati karakteri bazen sinema salonunda kahkahalar atmama neden oldu. Sanırım filmi izleyince siz de bana hak vereceksiniz. Asla gülmeyen bir adamın bu kadar komik olmayı başarabilmesi de ayrı bir yetenek zaten.

Basın gösterimi için Etiler Uptown seçilmiş ve bana sorarsanız son derece yanlış bir yer seçimi. Lüks olmak için yapılan rahat koltuklar nedense hoşuma gitmedi. Temiz değildi ya da bana öyle geldi. Sinema salonları konusunda benim tercihim Tepe Nautilus'tan yana. G-mall da olabilir ;)

Filmden çıktıktan sonra birisi size gelse dese ki "Ahan da bu Amerikan askeri", oracıkta boğazlayabilirsiniz. Çok hassas konuların kullanıldığı filmin, sadece bir film olduğu asla unutulmamalı. Diğer türlü, haftalıkları biriktirip Kuzey Irak'a kafalarına çuval geçirilen askerlerimizin intikamını almak isteyen gönüllü milisleri gazeteden okumak istemiyoruz.

Son olarak filmdeki güzeller güzeli hanım kızın gözleri de ayrı bir film konusu :$

Cuma, Ocak 13, 2006

Gizli kalmış resimler -1


canavar gibiydi yavrular. süt içtikten sonra
süt annenin hali kalmıyordu. hemen vitamin,
kalsiyum takviyesi yapıyorduk. canavarlar ya...



gözü kapalı buluyorlar memeleri.
pençeleri ile de tutuyorlar ve deli
gibi saldırıyorlar.



günlerce ses çıkarmadan husky yavrularına
kendi yavruları gibi baktı. sarıkızı asla
unutmayacağız. sıra kendi çocuklarında.

not: baştan söyleyeyim, klavyem bozuldu. o nedenle büyük harfleri yazmayacağım. hem de shift tuşum bozuldu :)

gelelim konumuza. bayramın ilk 3 gününü sakarya'da geçirdim. aile, akraba ziyaretleri derken güzel geçti. dinlendik biraz da. ama asıl mutlu eden şey, bu sayfalardan daha önce de yazdığım bir konu ile alakalı.

köpeğimizin yavrularına süt anneliği yapan, adını daha sonra sarıkız olarak koyduğumuz sokak köpüşümüzün çocukları oldu. ona verdiğimiz yemeklerden sonra, kendisi bilerek terk etmedi evimizi. şimdi bir bodrum katında kalıyor. yavrularına baktım hepsi de sağlıklı ve iri. tam 8 tane :)

şimdi gelelim arşivimizin tozlu fotoğraflarına. aşağıdaki resimler, güzeller güzeli bu süt annenin emeği ile yaşayan 7 tane yavrunun ölümsüz anı.

fazla yorum yapmadan o günlerden kalanları yayınlamak istiyorum. son sözüm ise, bu sokak köpeği, pet shoplar'da satılan binlerce dolarlık süslü köpeklerden çok ve daha çok kıymetli.

Pazar, Ocak 08, 2006

Cicitürk


İndirdiğim DivX filmleri izlemek için geniş ekran TV almıştım. Sağolsun bir yıldan fazla zamandır sayısız filmi büyük keyifle izledim. Ama son zamanlarda güzel TV dizileri olduğunu da duydum. Oturup netten indireceğime TV'den izleyeyim dedim ama bu sefer de anten konusunda bahtsız

Bu arada anten konusunda hep "bütün antenler beni bulur" derdim. Doğruymuş. Bulduklarımın hepsi adi çıktı. Koskoca TV'den faydalanamazken cicitürk'ün reklamı ile bu akıntıya kapılalım istedim. Web sayfası üzerinden kayıt oldum.

Aradan 3-4 gün sonra biri beni aradı ve sadece "Abi 6'sında sendeyiz" dedi. "Sen kimsin?" demeye kalmadan "Abi cicitürk'ten arıyorum" deyip kapattı :)

Gerçekten de 6'sında geldiler. Yani tam bir hafta sonra. Dedikleri saatte. Yarım saatte bağladılar gittiler. "Tamam mıdır? Şimdi izlemeye başlayabilir miyim?" dedim. Meğersem gidip açtırmaları gerekiyormuş ve akşama kadar sürermiş. Sadece TRT1 açıkmış. Akşama kadar TRT1 açık kaldı :)

Akşama doğru kanallar gelmeye başladı. O dizi bu dizi derken içinde kayboldum ekranın. Belgesel hastası olduğumu herkes bilir. Geceleri daha az uyumaya başladım. Bu cicitürk bana çok iyi gelmedi sanırım. Hayırlısı. Önerileriniz olursa dizi konusunda bana yazmanız yeterli.

Pazartesi, Ocak 02, 2006

Ziyaretçim olma, refakatçim ol!


Tam olarak buna benzer birşeydi :|

Pazartesi sabahında hangi şarkıyı duyarsanız, o haftayı da etkileyen şarkı, o oluyor sanırım. Sabah sabah radyodan yükselen ses; "Ziyaretçim olmaaaaa, refakatçiim ooolll". Hayırlısı diyerek çayımı aldım ve güne erken saatlerde başladım. Yapacak dünya kadar iş var. Ama şimdi işten bahsetmeyeceğim.

Haftasonu rüyalarımdan bahsedeceğim. Böyle rüyalara pek alışık değilim.

Cumartesi gecesi, uykuya dalıyorum ve gözlerimi açtığımda yanımda kocaman bir aslan duruyor. Öyle böyle değil. Kocaman aslan yahu :D Yelesi, tüyleri, dişleri, kokusu... Aslanı en yakından geçen sene Medrano Sirki'nde görmüştüm. Hani, yakınlarda belgesel falan izledim de etkisinde kaldım desem, yok. O da değil. Aslanı ilk gördüğümde tırsıyorum ve işte şimdi s*çtık diyorum. Ama daha sonradan köpeğim Shift gibi bana bakınca, tamam diyorum, arkadaş olabiliriz bu ufaklıkla. Evde türlü yaramazlıklar yapıyor. Bir ara evin kapısına misafirler korkmasın diye "Evde aslan var" diye yazsam mı diye de düşündüm. Bu olayların tamamı başka bir yerde değil, yatağımın hemen kenarında gerçekleşiyor. Yani uyandığım yerde.

Ertesi gece.

Rüyadayım... Erken kalkıp tıraş olmam gerektiğini görüyorum. Aynanın karşısına geçip ıslık çalarak tıraş olmanın keyfini çıkarırken traş bıçağını kaçırıp, bıyıklarımdan bir parça alıyorum. "Olamaz" deyip, hepsini kesiyorum. Bıyıksız halime bakıp, "İlginç oldu. Bıyıklı iken daha güzelmiş ama" demekten kendimi alamıyorum. Sonrasında, "Nasıl olsa rüyadayım. Uyandığımda böyle birşeyle de karşılaşmayacağım" diyorum. Hatta saymaya başlıyorum. 1,2,3... Maalesef uyanmıyorum. Hımm, gerçekmiş diyorum ve birkaç günde eski haline gelir diye kendimi tesell, ediyorum. Altı üst bir bıyık işte. Ne de olsa kökü bende :D

Sabah uyanıyorum ve ilk iş, bıyıklarıma dokunmak... Yerindeler :D

Son birkaç gündür nedir bu rüyalar anlamıyorum. Anneme sorsam, kesin üstün açık yatıyorsun diyecek. O nedenle en iyisi blog'a yazıp baki eylemek.