Salı, Ekim 18, 2005

The Imam



Filmi Sakarya'da izledim. Tam yerine denk geldim desem doğru olur. Bir sinemada başıma gelebilecek trajikomik olayların hepsi, bu filmde geldi.

Sabahtan yer ayırttım. Biliyordum filmin Sakarya'da çok popüler olacağını. Salon hınca hınç dolu. Koltukların önünden yerinize geçerken (geçmeye çalışırken) o kadar az yer bırakmışlar ki, her geçtiğiniz kişiyle akraba olmanız an meselesi.

Film, saatinden 3 dakika önce başladı. Koşanlar, yerini arayanlar derken kapı da açık tabi. Bir yandan film oynuyor diğer yandan içeriye giren ışık, sinir bozuyor.

Film başladı, Eşref Ziya Terzi, motosikletle Anadolu yollarında, ama nasıl bir gürültü var. Ben bir ara filmden sanıyordum, değilmiş. Sinemada bu kadar mı konuşulur yahu?

Tam önümüzde 5-6 arkadaş, takım elbiseleri ile gelmişler, filmi izliyorlar, bir yandan da eleştirilerini ve tahminlerini eksik etmiyorlar. İçlerinden biri filmin ortasından yanındaki arkadaşlarına "la taaam la bildim la. Burası gayseri oolum. Wallaha da gayseri billaha da gayseri. De mi lan nejat? Şşştt nejaat. Yannış mıyım?" dedi. Sonradan öğrendiğim kadarı ile Belediye'de yetkili kişilermiş bu arkadaşlar.

Filmin ikinci yarısına girmişken, arkamdaki hanım arkadaş sağolsun koltuğumu beşik gibi sallamadan duramadı. Konuşmak yerine geriye dönüp kendisine imalı bir bakış atsam durur dedim ama, sağolsun film bitene kadar ayağıyla koltuğuma masaj yaptı.

İnanılmaz gibi ama sinemada birisi de tespih çekiyordu. Böyle şakır şukur sesler geliyor :D

The Imam'a gelince. Filmi bütün olarak pek beğenemedim. Dikkat Şahan Çıkabilir'deki "Adeta Gerçek" adlı bölümdeki gibi seslendirmeler vardı nerdeyse. Ama köyün delisi ve Mehmet Hoca'nın rolüne diyecek yok. Özellikle de Hacı Feyzullah için gidilir.

Gitmesine gidilir de Sakarya - AKM sinemalarında değil.

Hiç yorum yok: